Birleşik Arap Emirlikleri, ABD ve New York’ta İnşaat Projeleri İçin Taşeron Arayanlar: Küresel Projelerde Türk Fırsatları
İnşaat sektörü, dünya genelinde hâlâ büyüyen ve dönüşen bir alandır. Özellikle kentsel dönüşüm, altyapı projeleri, lüks konutlar ve kamu tesisleri gibi alanlarda yatırım hacmi her yıl artıyor. Bu büyümenin merkezinde ise taşeron firmalar yer alır. Çünkü hiçbir büyük inşaat şirketi tüm işleri kendi bünyesinde yapmaz. Kolon, demir, kalıp, elektrik, tesisat, cephe, izolasyon gibi işler, uzman alt yüklenicilere devredilir. Eğer Türkiye’de bu alanlarda kaliteli hizmet veren bir firma isen, hem Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE), hem ABD’de, hem de özellikle New York gibi dinamik şehirlerde ciddi iş fırsatları sana açık olabilir.
BAE, Dubai ve Abu Dhabi gibi şehirlerle bilinen bir kalkınma hikâyesinin devam noktasıdır. Yeni kentsel projeler, turizm merkezleri, yapay adalar, metro hatları ve 2030 vizyonuna uygun sürdürülebilir yapılar inşa ediliyor. Bu projelerde görev alan büyük müteahhitler, sürekli olarak uluslararası standartlarda çalışan taşeronlara ihtiyaç duyar. Özellikle betonarme, çelik yapı, cam cephe, HVAC ve elektrik işlerinde deneyimli firmalar aranır. Bu süreçte yerel firmaların yanı sıra, Türkiye’den gelen kaliteli ve maliyet verimli taşeronlar da dikkate alınır. Özellikle Türk mühendislik anlayışı, hızlı üretim kabiliyeti ve Orta Doğu’ya uyum sağlama kolaylığı, BAE pazarında avantaj sağlar.
Dubai’de faaliyet gösteren büyük inşaat şirketleri, projelerine göre her yıl yeni tedarikçi arar. Bu firmalar genellikle kendi web sitelerinde “Vendor Registration” veya “Tedarikçi Başvurusu” bölümleri açar. Buradan firmaların sertifikaları, referans projeleri, iş güvenliği politikaları ve finansal durumu değerlendirilir. Türk taşeron firmalar, bu sistemlere kayıt olarak kendilerini gösterebilir. Ayrıca Dubai’de düzenlenen inşaat fuarları, network etkinlikleri veya DEİK destekli ticaret heyetleri aracılığıyla doğrudan temaslara geçilebilir. Özellikle BAE’deki Türk iş insanları ve danışmanlık ofisleri, bu süreçte önemli köprü görevi görür.
ABD’de durum biraz farklıdır. Ülke, inşaat sektöründe oldukça düzenlenmiş bir yapıya sahiptir. Her eyalette farklı inşaat kodları, iş güvenliği kuralları ve lisanslama sistemleri vardır. New York özellikle, yoğun nüfusu, yüksek binaları ve sürekli yapılan yenileme projeleriyle inşaat faaliyetlerinin en yoğun olduğu şehirlerden biridir. Burada görev alan büyük inşaat firmaları, projelerine göre alt yüklenici alımı yapar. Ancak ABD’ye girmek, yalnızca kaliteli iş yapmakla değil, aynı zamanda yasal, mali ve sigorta süreçlerini karşılamakla mümkün olur.
New York’ta inşaat projeleri için taşeron arayan firmalar genellikle büyük müteahhitlerdir. Bu şirketler, kamu projeleri (okul, hastane, yol, metro) veya özel sektör (lifstyle konut, ofis binaları, alışveriş merkezleri) üzerinden iş alır ve işleri alt kırar. Bu süreçte tedarikçilerini “pre-qualified” listelerine alır. Türk bir firmanın bu listeye girebilmesi için, ABD’de bir temsilcilik ya da ortaklık kurması, OSHA iş güvenliği sertifikasına sahip olması, genel sorumluluk sigortası (General Liability Insurance) ve işveren sorumluluk sigortası (Workers’ Comp) gibi belgeleri tamamlamış olması gerekir. Bu süreç uzun gibi görünse de, doğru danışmanlıkla yönetilebilir.
New York’ta özellikle betonarme, su yalıtımı, ses izolasyonu, yangın bariyeri, tesisat ve elektrik işlerinde deneyimli taşeronlara talep yüksektir. Ayrıca eski binaların yenilenmesi projeleri, restorasyon ve tarihi koruma alanlarında çalışan firmalara da kapı açar. Türk firmaların bu alandaki tecrübesi, özellikle detay odaklı işçilikle dikkat çekebilir.
ABD’ye girmenin bir diğer yolu ise Türk kökenli veya Türk ortaklı inşaat firmaları aracılığıyla çalışmaktır. New York’ta faaliyet gösteren bazı küçük ve orta ölçekli inşaat şirketleri, Türkiye’den gelen ekip, malzeme veya teknik destekle çalışıyor. Bu firmalar, ana müteahhitlerin alt yüklenicisi olarak görev alır ve kendi alt taşeronlarını da Türkiye’den temin edebilir. Bu ağ, Türk firmalar için ilk adım olabilir.
Birleşik Arap Emirlikleri’nde ve ABD’de taşeron olmak, sadece iş yapmak değil, aynı zamanda kültürel uyum, iletişim, belgelendirme ve süreklilik sağlamaktır. Bu pazarlarda başarı, tek bir projeye değil, uzun vadeli güvene dayanır. Türk firmaların avantajı, hızlı tepki verebilme, kaliteli işçilik ve uluslararası projelere alışkın olmalarıdır. Ancak bu avantajı kullanabilmek için doğru pazarlama, profesyonel sunum ve yerel kurallara uyum şarttır.
Sonuç :
hem BAE’de hem de ABD’nin New York gibi dinamik şehirlerinde inşaat projeleri için taşeron arayan firmalar her zaman vardır. Ancak bu işlerin kapıları, genellikle açık değil, doğru kanallardan, doğru belgelerle ve doğru ortaklıklarla açılır. Türk inşaat sektörünün itibarı, bu kapılara vurulacak güçlü bir tokmağıdır. Yeter ki hazırlık iyi yapılsın, hedef net konulmuş olsun ve adım adım ilerlenilsin. Küresel inşaat pazarında Türk markasının yeri, artık sadece Orta Doğu’da değil, Dubai’den New York’a uzanan bir köprü üzerinde inşa ediliyor.